Sabah yazarı Ferhat Ünlü, “Ölü istihbaratlar canlı paralar” başlıklı yazısında MİT ile CIA arasındaki bütçe farkına değindi.
Ferhat Ünlü şunları kaydetti:
Önce Amerikan istihbarat topluluğunun 2023 senesi için ayrılmış bütçesine resmi verilere dayanarak bir bakalım: Ulusal İstihbarat Direktörlüğü’nün (DNI) açıklamasına göre ABD istihbarat topluluğunun 2023 yılı için öngörülen bütçesi 67,1 milyar dolar. Deli para… Tabii CIA’in yıllık bütçesinin, çatı kuruluş DNI’in toplam bütçesinin üçte birine karşılık geldiğini de not düşelim.
CIA VE MİT’İN BÜTÇESİ ARASINDAKİ FARK
Bir mukayese yapmak açısından Milli İstihbarat Teşkilatı’nın 2023 yılı için öngörülen bütçesine bakalım: Cumhurbaşkanı eski Yardımcısı Fuat Oktay’ın açıklamasına göre 2022 yılı ödeneği 5 milyar 176 milyon 92 bin lira olan Milli İstihbarat Teşkilatı’na, 2023 yılı Bütçe Kanunu Teklifinde 7 milyar 729 milyon 120 bin lira ödenek tahsisi öngörüldü.
66 MİLYAR DOLAR FARK
Yani Amerikan istihbaratı ile Türk istihbaratının bütçesi arasında en az 66 milyar dolarlık bir fark var. Bununla birlikte CIA’in; bilhassa son yedi yıldır, 2016’dan beri Suriye ve Irak’tan başlayarak bölgemizde MİT kadar başarılı işler yapamadığını da söylemeliyiz. İstihbarat evet, bütçe demektir; ama tek başına para ile bu iş yürümez. CIA başta olmak üzere Amerikan istihbarat ailesi kimi hedefleri için milyar dolarlar harcıyor ama bu hedeflere ulaşamıyor. Ulaşamasın da zaten, çünkü iyi niyetli hedefler değil bunlar. Bu emsal, stratejiden yoksun bir bütçenin kelimenin parasal anlamıyla kapitalistçe de kullanılamayacağının göstergesi.
Her bir ulus devletin istihbarat teşkilatı, kendi ülkesinin çıkarlarının peşinde elbette. Bunda şaşılacak bir şey yok. Ama kimi devletler, misal Amerika Birleşik Devletleri, ulus devletleri zayıflatan ve küresel sermayeye güç veren bir stratejiye yönelmiş durumda. Terör örgütlerini desteklemek, komşularımızda mikro devletçikler kurmaya çalışmak küresel sermayenin ekmeğine yağ sürecek bir strateji. Terör, bumerang gibi bir silahtır. Ve son olarak İsrail’in Gazze’deki sivil katliamlarıyla dünyanın maalesef yine, yeniden müşahede ettiği gibi yalnızca devletleşememiş örgütlere değil, kurulmuş devletlere de has bir şey terör.
ÇARESİ OLMAYAN ŞEY
Terörün istihbari rekabet dünyasında centilmence mücadeleyi engelleyen bir faktöre dönüşmesi günümüzün güvenlik paradokslarının en önemlilerindendir. Para meselesi; devletler açısından da kapitalizmin sınırları içinde bir meseledir ve öyle veya böyle bir gün çözülür. Ama terörü kullanmak, bir ahlak sorunudur ve bununla baş etmek güçtür. Hani Ahmet Hamdi Tanpınar’ın bir sözü var ya; “Cahilsin; okur, öğrenirsin. Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin. Paran yok; kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur.”
BAŞLIĞA İLHAM OLAN SÖZ
Bunu devletlere de gönül rahatlığıyla uyarlayabiliriz. Devletler, Platon’dan beri yaslandıkları temel ilkeleri inkâr eden bir ahlaksızlık cenderesine girerlerse, ki bazıları girdi, işte bununla baş etmek güçtür. Dileğimiz, devletlerin evrensel ilkelere savaşsız dönebilmesidir. Savaşla yeniden ilke ve ülke tesisi, küresel manada herkes, her kesim için maliyetli olacaktır. Başlıktan ilham alan bir cümleyle bitireyim: Canlı parayla, ölü istihbarat/strateji yatırımı yapmak akıl kârı değildir.
Odatv.com